CHP 38. Şaibeli Kurultayı Davası Başlıyor Deliller Yargının Göz Ardı Edemeyeceği Kadar Güçlü
Kurultayda “oylamaya hile karıştırmak” iddiasıyla açılan davada gözler 4 Kasım’da Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nde olacak. Aralarında Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu 12 sanık, Siyasi Partiler Kanunu kapsamında yargılanacak. Dosyadaki delillerin “ceza verilmesini gerektirecek ağırlıkta” olduğu belirtilirken, sanıklar hakkında “tedbirli yargılama” talebi gündemde. CHP’nin mevcut yönetiminin yargıya baskı kurmaya çalıştığı ve aynı usulsüzlüklerin 39. kongre sürecinde de sürdüğü öne sürülüyor.

Yargı süreci 4 Kasım’da başlıyor
Cumhuriyet Halk Partisi’nin 38. Olağan Kurultayı’nda yaşandığı iddia edilen usulsüzlüklere ilişkin dava yarın sabah Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre, aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu 12 sanık, “oylamaya hile karıştırmak” suçlamasıyla hakim karşısına çıkacak.
Davanın mağduru CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, müştekisi ise eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş.
Deliller: “Yargının göz ardı edemeyeceği kadar güçlü”
Soruşturma dosyasında yer alan belgeler, dijital kayıtlar, tanık ifadeleri ve kurultay tutanakları, iddiaların ciddiyetini destekler nitelikte.
Yargı çevrelerine göre dosyadaki deliller, “sanıkların ceza almasını gerektirecek kadar güçlü” ve “yargının göz ardı edemeyeceği ölçüde açık.”
Bu nedenle, davayı takip eden hukukçular, sanıkların görevlerinden el çektirilerek tedbirli yargılanması gerektiğini belirtiyor.
Bu talep, yalnızca adil yargılama için değil, kamu vicdanının tatmini ve yargı sürecine güvenin korunması açısından da önem taşıyor.
İddianame: Manipülasyon, menfaat ve delegelere baskı iddiaları
İddianamede, 38. Kurultay’da divan başkanlığı görevini yürüten Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında bulunduğu sanıkların ortak hareket ederek oylamaya müdahale ettikleri ileri sürülüyor.
Savcılığa göre, birinci tur oylamanın ardından “Kemal Kılıçdaroğlu adaylıktan çekildi” yönünde gerçeğe aykırı açıklamalar yapıldığı, ikinci turun geciktirilerek delegelerin yönlendirilmesinin amaçlandığı belirtiliyor.
Dosyada, bazı delegelere para, market kartı, makam ve adaylık vaadi sunulduğuna, hatta bazı delegelerin veya yakınlarının CHP’li belediyelerde işe alındığına dair deliller yer alıyor.
Savcılık, bu yöntemlerin “delege iradesini fesada uğrattığı” sonucuna varıyor.
Tedbirli yargılama talebi: “Siyasi baskılardan uzak, tarafsız bir süreç şart”
Dava öncesi yapılan değerlendirmelerde, yargı sürecinin sağlıklı yürüyebilmesi için sanıkların görevlerinden geçici olarak uzaklaştırılması gerektiği vurgulanıyor.
Hukuk çevreleri, “Tedbirli yargılama hem kamu vicdanını hem de yargının tarafsızlığını koruyacak tek yoldur” görüşünde birleşiyor.
Bu taleplerin önümüzdeki duruşmalarda mahkeme heyetince değerlendirileceği ve sürecin adalet ilkeleri doğrultusunda ilerlemesinin beklendiği ifade ediliyor.
CHP yönetimine yönelik ‘yargıya baskı’ suçlamaları
Davanın başlamasına sayılı saatler kala, CHP’nin mevcut yönetiminin yargıya dolaylı yollarla baskı kurmaya çalıştığı iddiaları da kamuoyuna yansıdı.
Parti içi muhalefet kanadı, “Mevcut yönetim hukukun değil, siyasetin gücüyle kendini aklamaya çalışıyor” diyerek tepki gösterdi.
Ayrıca, partinin yaklaşan 39. Olağan Kongre sürecinde de benzer usulsüzlüklerin sürdüğü, delege iradesine müdahalelerin devam ettiği öne sürülüyor.
Bu iddialar, CHP’nin iç demokrasisine yönelik tartışmaları yeniden alevlendirdi.
“Parti içi demokrasi ağır yara aldı”
CHP’nin son iki kurultayında yaşanan gelişmeler, partide “demokratik teamüllerin zayıfladığı” yorumlarına neden oldu.
Parti içinden ve dışından pek çok isim, “CHP’nin tarihsel demokrasi geleneğinin bu kurultaylarda zarar gördüğünü” dile getiriyor.
Bir siyaset bilimci, süreci şöyle yorumladı:
“Bu dava yalnızca bir parti meselesi değil; Türkiye’de siyasetin kendi iç denetimini yapabilme kapasitesinin sınandığı bir dönemeçtir. Eğer bu dava şeffaf biçimde yürütülürse, sadece CHP için değil, tüm siyasi partiler için bir dönüm noktası olur.”
Kamuoyu süreci dikkatle izliyor
Davanın başlamasıyla birlikte hem siyaset hem de hukuk çevreleri, yargının vereceği kararın Türkiye’nin siyasi dengelerine etkisini merakla bekliyor.
Kulislerde, dava sonucunun CHP’nin gelecek kongre süreçlerini, olası liderlik tartışmalarını ve parti içi hizalanmaları derinden etkileyeceği konuşuluyor.
Toplumun geniş kesiminde ise ortak beklenti, “adaletin siyasetten üstün tutulması ve dosyanın tüm yönleriyle açıklığa kavuşması” yönünde.
Editörün Notu
CHP 38. Kurultay davası, Türk siyasetinde uzun süredir konuşulan parti içi demokrasi, etik, ve şeffaflık kavramlarını yeniden gündeme taşıdı.
Dosyadaki delillerin niteliği, artık bu sürecin “siyasi bir tartışmadan öte, yargısal bir yüzleşmeye dönüştüğünü” gösteriyor.
Sanıkların görevden geçici olarak el çektirilmesi talebi, yalnızca yasal bir tedbir değil; adalete duyulan güvenin yeniden inşası anlamı taşıyor.
Ancak CHP’nin mevcut yönetiminin yargı üzerindeki olası etkisi iddiaları, bu güveni gölgeleyebilecek en kritik faktör olarak öne çıkıyor.
Bu dava, sonuç ne olursa olsun, hem CHP’nin geleceğini hem de Türkiye’deki siyasi partilerin “iç hesap verme kültürünü” belirleyecek bir mihenk taşı olarak tarihe geçmeye aday.

					
					
					
					
					
					
					
					
					
					
					
					
					
Yorumlar kapalı.