Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Ahmet İnanır, menisküs yırtıkları hakkında önemli bilgiler paylaştı. Menisküslerin diz ekleminin yük dağılımında, stabilizasyonunda ve kıkırdak sağlığında hayati bir rol oynadığını ifade eden İnanır, tedavi sürecinde dokunun korunmasının gerekliliğine dikkat çekti.
İSTANBUL (Bursa Kuşu) – Doç. Dr. Ahmet İnanır, menisküslerin diz eklemindeki yük ve darbeleri azaltan, eklem kıkırdağının kayganlığını artıran ve beslenmesini sağlayan fibro-kartilajinöz yapılar olduğunu açıkladı.
Menisküsler, su ve Tip 1 kollajen liflerinden meydana gelirken, çevresel ve radial lifler aracılığıyla dizin stabilitesine katkıda bulunmaktadır.
MENİSKÜS YIRTIKLARININ BELİRTİLERİ
Menisküs yırtıkları, dizde ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı, takılma hissi, klik sesi, kilitlenme ve denge problemleri gibi belirtilerle kendini gösterir. Özellikle iç ve dış eklem çizgilerinde hassasiyetin yanı sıra dizin doğrultma hareketinde kayıplar yaşanabilir. Yırtık parçalarının eklem içinde yer değiştirmesi, kilitlenmelere yol açabilmektedir.
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Sporcularda yaygın olarak görülen menisküs yırtıkları, ani dönme hareketleri, aşırı yüklenme, diz travmaları veya yaşlanma ile ilişkilidir. İnanır, “Sporcu hastalığı olarak bilinse de yaşlandıkça dejeneratif yırtıkların da sıkça görüldüğünü” belirtti. Tanı koymak için fizik muayene ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme yöntemleri kullanılmaktadır. Ancak İnanır, “MR’da yırtık tespit edilse bile, şikayeti olmayan bireylerin yüzde 20’sinde yırtık mevcut. Bu nedenle hemen ameliyat önerilmemeli” şeklinde uyarıda bulundu. Tedavi sürecinde, ağrıyı dindirmekten ziyade dokunun onarılmasına odaklanılmalıdır. Rejeneratif kök hücre tedavisi, osteopatik manuel terapi, kinezyobantlama, proloterapi, nöralterapi ve ozon terapisi gibi yöntemler öne çıkmaktadır. Ayrıca kilo verme ve uygun egzersizler de tedavi sürecinin bir parçasıdır.
CERRAHİ SON ÇARE OLMALI
Menisküs yırtıklarının, vasküler (kanlanan) bölgelerdeki yırtıkların konservatif yöntemlerle iyileşebileceğini, ancak avasküler bölgedeki yırtıkların cerrahi sonrasında bile iyileşme olasılığının düşük olduğunu belirten İnanır, “Deplase kova sapı yırtıkları dışında cerrahi ilk seçenek olmamalıdır. Menisküsün yüzde 15-34’ünün çıkarılması, dizin şok emme kapasitesini azaltmakta ve kireçlenmeyi hızlandırmaktadır” şeklinde ifade etti. Yaşlı hastalarda kıkırdak hasarı ile birlikte görülen yırtıklarda cerrahi ile fizik tedavi arasında bir fark bulunmadığını da ekledi.
KİLO KONTROLÜ VE DEJENERASYON
İnanır, kilo artışının kıkırdak kaybını ve diz ağrısını artırdığını, yüzde 1’lik kilo kaybının ise ağrıyı azalttığını vurguladı. Yaş ilerledikçe menisküs kalitesinin düştüğünü, su içeriğinin arttığını ve dejenerasyona yatkınlığın yükseldiğini belirtti. Tedavi sürecinde yırtığın yaşı, tipi ve yeri göz önünde bulundurulmalıdır. Doç. Dr. İnanır, “Dokuyu tamir eden tedaviler öncelikli olmalı. Stabil yırtıklarda cerrahinin fizik tedaviye üstünlüğü kanıtlanmamıştır. Amacımız, diz sağlığını uzun vadede korumaktır” diyerek, hastaların uzman bir doktorla tedavi planı oluşturmasının önemine değindi.
Yorumlar kapalı.