Masala başlamadan önce bir gerçeği vurgulamakta fayda var: Unvanlar, bireylerin kendilerini olduğundan daha büyük gösterme fırsatı tanırken, gerçekler er ya da geç su yüzüne çıkar. İşte “dördüncü adam” hikâyesi de tam olarak bu durumu gözler önüne seriyor.
Unvanı göz alıcı, koltuk ve makamı önemli görünüyor. Ancak, konuya derinlemesine baktığınızda ortaya çıkan manzara tam anlamıyla bir trajikomedi.
Çapsızlığın Masalı
Bu masalın kahramanı, halk tarafından uzun boylu, yamuk bacaklı ve günlerce aynı kıyafetle dolaşabilen, kirli bir karakter olarak tanınıyor. Kişilik özellikleri ise korkak, beceriksiz ve anlamsız konuşmalar yapan bir yalaka profili çiziyor. Sahip olduğu eğitim de sorgulanır durumda. Kendi kalesini yönettiğini sanıyor, ama gerçekte başkalarının ipleriyle hareket eden bir kukladan farksız.
Halk arasında sıkça söylenen bir söz var:
“Unvanı var ama kahve köşelerinden kalkmayan, görev masasını görmeyen adam.”
Sadakat Ehliyetten Önde
Kendi kararlarını veremeyen, sormadan imza atamayan bu figür, çevresini liyakatsiz ama sadık dostlarla doldurmuş durumda. Hırsızlar, haydutlar ve iş bilmeyen sözde uzmanlar, hepsi onun etrafında. Çünkü bu ilişkilerde tek kriter sadakatken, ehliyet önemsizleşiyor.
Her sabah aynaya bakarak “Ben kurnazım” dediği söyleniyor. Ancak aynası çatlak, zira herkes onun iş bilmezliğini, korkaklığını ve kifayetsizliğini fark ediyor.
Dobrucalilar Kalesi’nde Kavga
Son dönemlerde Dobrucalilar Kalesi’nde kendisinden daha güçlü ve hilekar bir adamla yüksek sesle tartışmalar yaşadığı da halk arasında konuşuluyor. Bu gürültü, “Kuklanın ipleri kopuyor mu?” sorusunu gündeme getiriyor.
Sessiz Soygunlar Şehri
En acı olanı ise, doğmamış çocukların haklarını bile göz ardı edecek kadar iş bilmez olması. Halkın mallarını zarara uğratmasına rağmen hâlâ makamında kalabiliyor. Çünkü “Yaşlı büyülü adam” ona kalesini teslim etmiş.
Masalın sonunda bu dört adamın oluşturduğu düzene “Altın Masal Masası” deniyor. Ancak halk arasında bu düzen başka bir isimle anılıyor:
“Sessiz Soygunlar Şehri.”
Dördüncü adamın hikâyesi, yalnızca bir bireyin değil, aynı zamanda siyasetin içini boşaltan bir zihniyetin öyküsüdür. Unvanların arkasına gizlenen vasıfsızlıklar, sadakatle doldurulan makamlar ve günübirlik kavgalar, hepsi bir dönemin yansıması niteliğindedir.
Yorumlar kapalı.